GELECEĞİMİZİ KADINLARIN GÜCÜYLE İNŞA EDELİM!
08 Mart 2025
Türkiye, dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer almayı hedeflemektedir ancak bu hedef, işgücü potansiyelinde kadınları harekete geçirmeden mümkün değildir. Sürdürülebilir ekonomik kalkınma, yalnızca ekonomik büyümeyi değil, toplumsal ve çevresel faktörleri de kapsayan bir süreçtir. Bu süreçte kadınların rolü ve katılımı oldukça önemlidir; çünkü kadınların toplumdaki konumlarının her bakımdan iyileştirilmesi sadece o toplum için değil, aynı zamanda söz konusu toplumun yer aldığı coğrafi bölge için de büyük bir kazançtır.
Türkiye, cinsiyet eşitsizliği bakımından karnesi oldukça zayıf bir ülke haline gelmiştir. Kadınların ekonomik hayata katılımının olumlu etkilerini konuşurken, bir yandan da kadınlar ciddi bir şiddet tehdidi altında yaşamaktadır[1]. Atılan adımlar yeterli iyileşme getirmemekte, aksine durumu daha da kötüleştirmektedir.
Türkiye, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda attığı en önemli adımlardan biri olan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiştir. Meclisin onayladığı uluslararası bir sözleşmeden, Cumhurbaşkanının çekilme kararı hukuka aykırı olmasına rağmen Danıştay tarafından iptal edilmemiştir. Bu geri adım, kadınların eşit hak mücadelesi, hukukun üstünlüğü ve demokrasimiz için büyük bir kayıptır.
Dünya Ekonomik Forumu’nun 2024 Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göre Türkiye, 146 ülke arasında 129. sırada yer almaktadır. Bu sıralama, Tunus, Ürdün, Nijerya, Suudi Arabistan ve Gambiya gibi ülkelerin gerisindedir[2]. Kadınların ekonomiye katılımı kriterine baktığımızda ise Türkiye, 133. sırada yer alarak Umman, Maldivler ve Katar’ın bile gerisinde kalmaktadır[3].
Kadınların ekonomik hayata tam ve eşit katılımının eksik olması, sadece bireysel mağduriyetler yaratmakla kalmamakta; aynı zamanda ülkenin potansiyelini de sınırlamaktadır.
Kadınların iş gücüne eşit şekilde katıldığı ülkelerde ekonomik büyüme hızlanmakta, inovasyon artmakta ve toplumsal refah da yükselmektedir. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları”nın 5 numaralı başlığı, “Kadınları ve kız çocuklarını güçlendirmenin çarpan etkisi yarattığını ve ekonomik büyümeyi hızlandırdığını” söylemektedir. Kalkınmanın kadınsız olamayacağı bir gerçektir.
Türkiye de bu dönüşümü başarabilir.
Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınmasını sağlamak için tüm kamu plan ve programlarının toplumsal cinsiyet eşitliğini ve kadın ile kız çocuklarının güçlenmesini temel alan bir perspektiften hazırlanması, uygulanması ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Kadınları güçlendirmek için atılabilecek somut adımlar şunlardır:
- Eğitimde fırsat eşitliği sağlanmalı, kız çocuklarının eğitim olanaklarına tam erişimi güvence altına alınmalıdır.
- Kadın girişimciliği teşvik edilmeli, finansal kaynaklara erişimleri artırılmalıdır.
- Karar alma mekanizmalarında eşit temsil sağlanmalı, yönetim kademelerinde kadın kotaları uygulanmalıdır.
- Kadına yönelik şiddetle daha etkin mücadele edilmeli, önleyici hukuki ve sosyal reformlar hayata geçirilmelidir.
- Toplumsal farkındalık kampanyaları ile kadınların gücünü ortaya çıkaran başarı hikâyeleri paylaşılmalıdır.
Kadınların aktif katılımı olmadan ne ekonomik büyüme ne de toplumsal refah mümkün olabilir. Ancak hep birlikte atılacak adımlarla, Türkiye daha eşit, daha güçlü ve daha sürdürülebilir bir geleceğe ulaşabilir.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun!