Yapay Zeka ve Marka Hukuku
Yapay zeka teknolojilerinin marka hukuku üzerindeki etkileri, günümüzde yoğun bir şekilde tartışılan konular arasında yer almaktadır. Bu teknolojilerin beraberinde getirdiği değişiklikler bir yandan tescil süreçleri ve ihlal tespitleri bakımından yenilikçi ve etkili süreçler sağlamakta bir yandan da marka hukukunun temel konseptlerini yeniden değerlendirmeyi gerekli kılmaktadır.
Bu yıl da geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, yapay zeka teknolojilerinin yetkili otoritelerce marka tescil süreçleri ve sair diğer idari işlemlerde kullanımı artarak devam etmiştir. Dünya Fikri Mülkiyet Ofisi’nin (“WIPO”) yayınlamış olduğu Endeksin[1] de ortaya koyduğu üzere, dünya genelinde fikri mülkiyet ofisleri bu teknolojileri zaman/maliyet verimliliğini artırmak, işlemlerdeki isabetliliği ve kurum içi üretkenliği geliştirmek amacıyla kullanmaktadır. WIPO ise, marka başvuru süreçlerinde mal/hizmet listesinin belirlenmesi aşamasında terimleri belirlemeye yardımcı olan “Global Goods & Services Terms Explorer”; teknik belgelerin çevirisini sağlayan “WIPO Translate”; sesli ibarelerin hızlı ve doğru bir şekilde yazıya dökülmesini sağlayan “WIPO Speech-to-Text”; görsel benzerlik araması gerçekleştirmeye imkan tanıyan “Global Brand Database” gibi pek çok yapay zeka asistanını işlemlerinde verimliliği, doğruluğu ve erişilebilirliği artıracak surette sistemine entegre etmiştir.[2]
Ülkemizde de 20 Aralık 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren "Marka Tescil Başvurularına Ait Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ"[3] uyarınca Türk Patent ve Marka Kurumu (“TÜRKPATENT”) tarafından dikkate alınan ve marka tescil başvurularında kullanılan mal ve hizmet sınıflandırmasında, diğer hususların yanı sıra, ilgili teknolojik gelişmelerin listeye yansıtacak surette, bir kısım değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda ülkemizde de mehaz olarak dikkate alınan Nice Sınıflandırma sisteminde yapılan son değişiklikleri de yansıtacak surette, diğer sınıfların yanı sıra, 09. sınıfa da yeni alt sınıflar eklenerek “yapay zekalı insansı robotlar, laboratuvar robotları, eğitim öğretim amaçlı robotlar, güvenliği gözetleyici robotlar” “gibi mallar da dahil edilmiştir. Bu husus da ilgili teknolojilerin yaygın kullanımlarını gözeterek, marka tescil ve koruma süreçlerine entegrasyonunu artıracak önlemlerin alınmakta olduğunu göstermektedir.
Bahsedilmesi gereken bir diğer husus ise bu teknolojilerin kullanımı vasıtasıyla gerçekleşebilecek marka tecavüzü halleridir ki bu durumda hangi tarafın nasıl bir çerçevede sorumlu tutulması gerektiği hususunda bir belirlilik henüz bulunmamaktadır; nitekim bu konuda geçtiğimiz yıl içerisinde yasal bir düzenleme ve/veya bu konuya aydınlık katacak mahkeme kararları henüz oluşturulmamıştır.
Ancak yapay zeka teknolojileri kullanımı ile marka hakkına tecavüz haline değinen “Cosmetic Warriors and Lush v Amazon.co.uk and Amazon EU”[4] kararındaki yapay zeka sağlayıcılarının ilgili satın alma süreçlerine dahiliyet seviyesi ve tüketicinin tercihlerini yönlendirmedeki paylarının olası ihlaller bakımından sorumluluğun belirlenmesi bakımından belirleyici olacağı yönündeki çıkarımların, konuya ışık tutabilecek nitelikte olduğunu değerlendirmekteyiz.
Yapay zeka teknolojilerinin, halihazırda uygulanagelen marka hukuku genel prensipleri bakımından da bir dönüşümü gerekli kıldığı görülmektedir. Nitekim yapay zeka teknolojilerinin yükselişiyle birlikte alış veriş süreçlerinin de yapısı değişmiş, yapay zeka asistanlar, arama motorları, müşteri hizmetleri botları ve çevrim-içi pazaryerlerinin tüketicilerin satın alma tercihlerinde önemli bir rol almaya başladığı görülmüştür.[5] Bu kapsamda ya tüketicinin alışveriş tercihlerinin yapay zekanın kendisine sunmuş olduğu sonuçlara göre belirlendiği, ya da doğrudan doğruya alışveriş eyleminin yapay zeka tarafından tüketicinin sesli talimatıyla veya talimat dahi olmaksızın otomatik olarak gerçekleştirildiği durumlar ile karşılaşılmaya başlanmıştır. Yapay zekanın bir yanılgı olmaksızın kompleks verileri analiz edebilen yapısı karşısında, marka hukukunun temelindeki “ortalama tüketici”, “karıştırılma ihtimali” gibi insanın kusurlu algısını dikkate alarak geliştirilmiş kavramların yeniden ele alınması gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Bu kapsamda yapay zekanın marka hukuku ile etkileşimi, koruma kapsamı ve hak ihlalleri hususları mahkemeler tarafından verilecek kararlarla zamanla netlik kazanacak olmakla birlikte; bu süreçte marka sahiplerinin ticari stratejilerini belirlerken bu teknolojinin sağlayabileceği imkanları yakından takip etmeleri, marka tescil portföylerini ilgili teknolojilere dair kullanımlarını kapsayacak surette düzenlemeleri/geliştirmeleri ve ihlale sebebiyet verebilecek durumlardan kaçınacak önlemler almaları büyük önem taşımaktadır.
[1] https://www.wipo.int/about-ip/en/artificial_intelligence/search.jsp
[2] https://www.wipo.int/en/web/ai-tools-services#:~:text=WIPO%20has%20developed%20an%20AI,Patent%20Classification%20(IPC)%20schema.
[3] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2024/12/20241220-6.htm
[4] Cosmetic Warriors and Lush v Amazon.co.uk and Amazon EU [2014] EWHC 181 (Ch)
[5] WIPO Conversation on IP and AI, Second Session, Revised Issues Paper on IP Policy and AI, s. 12.
Gün + Partners bu içeriği 03 Nisan 2025 tarihinde yayınlamıştır.